7 Ağustos 2012 Salı

Terkedilmenin dayanılmaz ağırlığı


“Senden de bir öykü çıkarırım, bu da öyle biter gider işte…” dedi kadın. Adam duymadı bile… Gerçi adam,  kadın ne söylese duymaz, ne yazsa okumazdı ki zaten kadının gözyaşları, adamın ayrılık kararı da bundan mütevellitti. Adamca sessiz sedasız, tek pareydi ayrılık; kadınca ve kanımca, bir trajedinin son tiradına, bol çığlıklı bir repliğin en beceriksiz oyuncu tarafından iki hıçkırık arası bir küfür gibi iliştirilmesi ya da sonu ölüm olan bir şiirin, kalemden kâğıda silsen de izi kalacak şekilde ses çıkara çıkara dökülmesiydi.  Oysa kadın böyle olsun hiç istemedi, hiçbir şey dökülmesin, hiçbir sahne kaybolmasın istedi. Yazdı… Kaybolmasın diye, bitmesin diye, hep hatırlansın diye, kadın gözyaşı akıtınca, o yaş adamın yanağından aksın diye hep yazdı.  Lakin yazmayı dahi istemezdi tek bir aşkının sonunda ağlamamış, esas oğlanlardan tek biri dahi aşkını vicdanına koyup arkadaşça olmasa da, aşkça ayrılmayı seçmiş olsaydı. Uzun lafın bol acıklısı, kadın içinden verdi tüm cevapları,adamın dışından haykırdığı tüm sorulara. Kimse duymadı , içinden konuşurken içerde tuttuğu hıçkırıkları alıp götüren rüzgar dışında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder