ÖLÜM
İnsanın kendini bir parçası saydığı insanlardan biri ölünce, gözyaşları
hükümsüzdür.
Kader insanı tek harf değişikliği ile “keder” le sınıyor
sonra siz aslan misali iki parça ete ateşten çemberlerden geçiyorsunuz. Ne
kadar güzel olursa olsun bir elma içinde gezen kurtlar onu kemirdiği sürece elmanın sonu çürüğe ayrılmaktır. İnsanda ne kadar mükemmel bir varlık olursa olsun sonu
ölümdür.
Ölmek… Ama kime ve
neye göre ölmek? Bir annenin karnında yaşayan bebek orayı gerçek yaşamı
sanırmış. Orada geçirdiği günler boyunca gelişir, kendince büyür ve oyunlar
oynarmış, bilmezmiş ki bir gün onun hayat, bizim cenin olma durumu saydığımız
bu hal sona erecek. Ve gelişimini tamamlayıp annesinin karnından çıkacağı zaman
diretirmiş. Çünkü sanırmış ki bu yaşadığı ölmek. Evet, ölmek… O küçücük ve çaresiz bebek bizim hayata
başlangıç olarak saydığımız doğum olayını ölüm olarak algılarmış ve işte tamda bu
yüzden ağlarmış. Aslında bizde birer ceniniz ve bizlerde rabbimizin doğum
olarak algıladığı bu olayı ölüm sanıyoruz. Evet, ölüm ama geride bıraktığımız
insanlara göre… Çünkü ölüm acı verir. Ölüm ölene acı vermediğine göre bu manası
sadece yaşayanlar içindir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder