4 Şubat 2012 Cumartesi

Bir Terk'in Anatomisi

Bir şehri terk edip başka bir yere gitmek çoğu için hayatta yeni bir sayfa açmaktır. Ama gerçekte öyle midir? Hiç sanmıyorum. Neden olsun ki... Hayatta yeni bir sayfa açmak için yeni bir hayat gerekir ve bu da mümkün değildir.
Çoğumuz sırf hayatımız değişecek sanarak  bulunduğumuz yeri terk ederiz. Ama anılar bizi terk etmedikten sonra -ki terk etmez- hayatımız da öyle çok değişmez. İlk bir ay biz her şeyi geride bıraktığımızı sanarız, o şehre adapte olmaya çalışırız sonra geçmişe özlem başlar. Bizi o şehri terke zorlayanları bile özleriz. Aşklarımızı, nefretlerimizi, kahkalarımızı özlemeye başlarız. Çok değil bir ay daha geçince hafif gözyaşlarımızı görürüz baktığımız aynalarda. Artık nefret ettiğimiz insanları bile sevme yoluna gideriz. Bir iki ay sonra sorular başlar.
- O kadar da kötü bir hayatım yoktu  neden geldim ki ? deriz. Cevabını bulamazsak işte o zaman iki ay sonra 'keşke' ler girer devreye ve artık gözyaşları o kadar da hafif değildir.Hatta bazen kıvranarak da ağladığımız olur ama gelin görün ki kimselere anlatamayız bunu -ki ilk başlarda kendimize bile anlatamamışızdır zaten-.
Çok sonraları geri dönmek için yollar ya da bahaneler ararız ama o kadar  da basit bir iş değildir bu.  Beceremeyiz çünkü gururumuz vardır bir şerefimiz, onurumuz vardır bizim. Aslında en  büyük şeytanımız onlardır bizim. Bizi o şehri terke zorlayan da bu üçlü değil midir zaten? Şeref, Onur, Gurur! Aşkı da, sevgiyi de mahveden bunlar değil midir?  Ne yazık ki evet, bunlardır. İşte size gerçek şeytan üçgeni...
Hep bunlar yüzünden ölüm döşeğine  gidene dek geri dönmeyiz. Peki ölüm döşeğinde ne mi olur?  Tek bir kelime kalır çatlamış dudağımızda :
KEŞKE!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder